Tarihte insanoğlunun denizlere olan ilgisi Finikeliler, Mısırlılar, Antik Yunan’a kadar dayanmaktadır. Mısırda Nil nehrini geçmek için Papirüs bitkisinden yapılan sal tipi yüzen araçlar yüz yıllar geçtikçe bir ihtiyaç haline gelmiştir ve günümüzün teknelerinin bir başlangıç noktası olmuştur.
Bu yöntem sazın ilk insandan günümüze kadar kolay erişilen bir malzeme olmasından kaynaklanmış olmalıdır. Günümüzde ise içe kapanık küçük insan topluluklarında hala kullanılmaktadır. (Paskalya adası, titicaca Gölü, meksika, Çad, etiyopya, Sardunya adası)
Saz bitkisinin en yoğun görüldüğü yer, ağacın seyrek, durgun su sazlarının bol olduğu Nil Nehri kıyılarında ya da Dicle ve Fırat Nehirlerinin etrafında bulunan Mezopotamya bataklıklarıdır.
Saz kayıkların hangi bölgede olursa olsun yapımı, formu, kullanıldığı alanlar aynı ya da çok benzerdir.
Her coğrafyada küçük farklılıklar gösteren bu saz bitkisi Mezopotamya da kamış olarak, Mısır’da da papirüs olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tekne tipolojisi ve buna bağlı olarak tarihin her döneminde uygarlıkların sularla ilişkisi ve bu konuda mevcut tarihsel akış, araştırmanın bel kemiğini oluşturmaktadır.
Zaman içinde insanlar sadece durgun sularda bu saz tekneler sayesinde var olmaktansa yüzlerini açık denize çevirdiklerinde kullandıkları saz teknelerin yetersizliğini görmüşlerdir.
Saz teknelerin bir faydası da, daha gelişmiş, açık denizlerde yol alabilecek gemi tiplerine geçiş sağlamasıdır.
Bu nedenden gemi tipolojisinde, ana malzemesi saz olan bu tekneler olabildiğince en eskiyi temsil ederler.
Yorumlar
Yorum Gönder