E-mail Adresinizi Giriniz

Ana içeriğe atla

Kaptan James Cook Avustralya'nın Keşfi

Kaptan James Cook ve onun ünlü gemisi Endeavour hakkında bir yazı. Büyük Okyanus'u adım adım keşfederek yeni ülkelerin doğmasına neden ünlü kaşifin yeni toprakları bulma ve isimlendirme süreci oldukça ilgi çekici. İngiltere Kraliyet Donanması'nın en genç kaptanlarından birisi olan Cook, kısa zamanda usta bir denizci olduğunu kanıtlamıştı. Endeavour, Tahiti'nin geride kalmasından bir ayı aşkın bir süre sonra küt pruvasını Pasifiğin dalgaları üzerinden aşırıyordu. Dört bir yanında dünyanın en büyük ıssızlığı uzanıyordu. Geminin aradığı aslında, 100 yıldan uzun bir süre önce Abel Tasman isimli bir Hollandalının bir haritaya attığı bir çizikten ibaretti. Eylül 1769 sonlarında, Cook'un mürettebatı umut verici işaretler görmeye başladı. Sular daha açık renkteydi ve daha sığ görünüyordu; üstünde yosunlar yüzüyordu ve midyelerle kaplı odun parçaları vardı. James Cook'un rom motivasyonu Cook gündüz vakti karayı gören ilk adamına bir galon, gece görene de iki gal

YATÇILIK TARİHİ


Tarihte insanoğlunun denizlere olan ilgisi Finikeliler, Mısırlılar, Antik Yunan’a kadar dayanmaktadır. Mısırda Nil nehrini geçmek için Papirüs bitkisinden yapılan sal tipi yüzen araçlar yüz yıllar geçtikçe bir ihtiyaç haline gelmiştir ve günümüzün teknelerinin bir başlangıç noktası olmuştur.


Deniz ya da su kenarında yaşan insanların yüzen ve suyun üzerinde durabilen her cisim ilgisini çekmiştir. coğrafi olarak birbirinden çok uzak olsa da insan toplulukları doğal yollarla oluşmuş saz kütlelerini durgun sularda yönlendirerek ve onların üzerine ata biner gibi binerek avcılık ve küçük ölçekli tarımda kullanmışlardır.

                   Paskalya Adası
Paskalya Adası

Bu yöntem sazın ilk insandan günümüze kadar kolay erişilen bir malzeme olmasından kaynaklanmış olmalıdır. Günümüzde ise içe kapanık küçük insan topluluklarında hala kullanılmaktadır. (Paskalya adası, titicaca Gölü, meksika, Çad, etiyopya, Sardunya adası)

Saz bitkisinin en yoğun görüldüğü yer, ağacın seyrek, durgun su sazlarının bol olduğu Nil Nehri kıyılarında ya da Dicle ve Fırat Nehirlerinin etrafında bulunan Mezopotamya bataklıklarıdır.

Saz kayıkların hangi bölgede olursa olsun yapımı, formu, kullanıldığı alanlar aynı ya da çok benzerdir.

Her coğrafyada küçük farklılıklar gösteren bu saz bitkisi Mezopotamya da kamış olarak, Mısır’da da papirüs olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Tekne tipolojisi ve buna bağlı olarak tarihin her döneminde uygarlıkların sularla ilişkisi ve bu konuda mevcut tarihsel akış, araştırmanın bel kemiğini oluşturmaktadır.

Zaman içinde insanlar sadece durgun sularda bu saz tekneler sayesinde var olmaktansa yüzlerini açık denize çevirdiklerinde kullandıkları saz teknelerin yetersizliğini görmüşlerdir. 

Saz teknelerin bir faydası da, daha gelişmiş, açık denizlerde yol alabilecek gemi tiplerine geçiş sağlamasıdır. 

Bu nedenden gemi tipolojisinde, ana malzemesi saz olan bu tekneler olabildiğince en eskiyi temsil ederler.

Sazları küme haline getirmek için bitkisel lifler kullanılmaktadır. Gene sazlarda olduğu gibi bu lifler de kullanıldığı bölgenin özelliklerini yansıtmaktadır. Bu bitkisel lifler esnek olduğu kadar sağlam da olmalıdır. 

Çünkü tekne formlu bu salın dağılmadan yüzebilmesi için en önemli malzemesi bitkisel liflerdir.
Suyla temas ettikten kısa bir süre sonra ağırlığı kadar su emen sazlar teknenin hızında önemli bir değişiklik yaratmamaktadır. Hatta stabilitesini arttırmaktadır.

Eskiçağ’dan Ortaçağ’a kadar olan dönemde Finikeliler ve Minoslar Ege’de ancak adalar arasında ulaşımı sağlayabilecek teknikte ilkel yelkenlileri yapmışlardır. 

Milattan önce III. yüzyılda bu gemiler daha da geliştirilmiş Akdeniz’i diğer Avrupa kıyılarına, Asya ve Afrika’nın kıyılarına bağlayabilmişlerdir.

Milattan önce 4000. yılda Eski Yunanlılar ve Roma İmparatorluğu denizciliği geliştirmişlerdir.
Roma’nın çöküşünden sonra Akdeniz’de Venedik, Cenova, Floransa ve Marsilya gibi limanlar doğmuştur.
 
Milattan sonra 8. yüzyıldan 11. yüzyıla kadar olan dönemde Vikingler güverteli yelkenleriyle ün salmışlardır.

Ortaçağ’da ise Osmanlılar’ın Bizans’ı ve Rodos’u ele geçirmeleriyle Akdeniz ve Ege’de deniz ticareti geliştirilerek kıyı limanlarının kalkınması sağlanmış, üstün teknikli yelkenliler kullanılmaya başlanmıştır. XV. yüzyılda coğrafi keşifler, ticaret yolunun Akdeniz’le sınırlı kalmayıp okyanusa ve Kuzey Avrupa ülkelerine uzanmasına, bunun sonucu olarak da Lizbon, Amsterdam, Londra kıyı kentlerinin gelişmesine yol açmıştır.

1453′de İstanbul’un ve Rodos’un Osmanlılarca ele geçirilmesi; Rodos, Kıbrıs, Kuzey Afrika’da kıyı limanlarının gelişmesini ve teknik olarak üstün nitelikli yelkenlilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Yeniçağ’da Portekizliler kıtalararası deniz ticaretinde söz sahibi olmuşlardır. 

Yatçılığın Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde gelişmesi, bu bölgelerdeki eski medeniyetlerin bıraktığı arkeolojik zenginlikler yat turizminin bu bölgelerde ön plana çıkmasını sağlamıştır.
                               
                                    Vikingler İskandinavya Ülkeler'nin Kullandığı Tipler                                   


                           Osmanlı İmparatorlığu'nun Kullandığı Tipler Saltanalar Kayıkları



Yatçılığın Doğuşu ve İlk Yatlar

Yat Kelmesi Nereden Geliyor ?

Yatçılık 16.yy sonlarında Hollanda’da doğmuştur 

Dolayısıyla yat kelimesinin kökeni Hollanda dilinden gelir.

Hollanda da iç su kanallarında taşımacılık için kullanılan ve atlarla çekilen teknelere Jaght  denilmekteydi.

Bu kelime yine Hollanda dilindeki Jaghen kökünden üretilmiştir. Jaghen; avlanmak, takip etmek, kovalamak, süratli olmak, acelecilik/acele etmek anlamına gelmektedir.

Bu kelime daha sonra; Hollanda donanmasında kullanılan hızlı, çevik, kıvrak manevralı, korsan teknelerini avlamak, donanma gemileri arasında habercilik yapmak, yüksek rütbeli subayların nakliyesi ve ulaşımlarını sağlamak için kullanılan gemiler için kullanılmıştır. Donanmadaki bu gemilere Jaght Schip adı verilmiştir.

İlk olarak 1599’da Antwerp’de basılan Hollandaca-Latice sözlükte bu tanım yer almıştır; 
Jaght Schip/Jaght/Joghte: Hafif, hızlı ve çevik, askeri, keyif ya da ticari amaçlı deniz aracı.

İlk Yatlar

Keyif ve eğlence amaçlı teknelerin ilk olarak ne zaman kullanılmaya başlandığı tam olarak bilinmemekle beraber, 16.yy sonları ve 17.yy başlarındaki bazı gravürlerde, küçük ölçekli teknelerde yemek yiyen, içki içen, eğlenen, dinlenen insanların resimlendiği görülmektedir.
 
16. yy sonlarında zamanın en büyük deniz gücü olan Hollanda, deniz ticareti ve balıkçılık ile hızla zenginleşerek güçlü bir ekonomiye de sahip olmuştu ve artık 17. yy başlarında altın çağını yaşamaktaydı.
 
Hollanda donanmasında korsanları, kaçakçı ve suçluları takip etmek/kovalamak/ yakalamak için kullanılan küçük ve süretli tekneler, zamanla zengin tüccarlar tarafında keyif amaçlı geziler için kullanılmaya başlanmış ve bu küçük tekneler zengin ve soylu sınıf tarafından şahsi kullanım
için inşa ettirilmiştir. 

Keyif amacıyla yelken yapmak yani yatçılık için; zamanı bol olan, tekne almak/yaptırmak ve tayfa barındıracak kadar parası olan zengin bir halk sınıfına, denizcilik bilgisine ve gemi inşa bilgi ve tesislerine sahip olmak gerekirdi ki, dönemin Hollanda’sında bu imkanların tümü bir aradaydı. 

Yatçılık İngiltere'ye yayılıyor

                                                                       Kral 2.Charles

Yatçılığı İngiltere'ye taşıyan ve gelişmesine vesile olan Kral 2. Charles olmuştur.
Kral 2.Charles 1630’da doğdu. Babası 1.Charles’ın İngiltere iç savaşında idam edilmesinden sonra 10 yıl Hollanda’da sürgünde yaşadı.

Hollanda Kraliçesinin himayesinde yaşadığı bu dönem zarfında Hollanda’da Jaght adı verilen küçük gezi teknelerine ilgi duydu. Hollanda’da yatlarla seyir yaptı.

1660’da İngiltere'ye dönüşünü takiben Hollanda Kraliyeti tarafından kendisine bir yat hediye edildi. İngiltere’nin ilk yatı, Kral 2.Charles’a hediye edilen Mary oldu.


                                                                               Mary 


Kral 2.Charles’ın Thames’de Mary ile dolaşması, bir çok İngiliz soylusu ve kraliyet mensubunun ilgisini çekti. Kral ise, İngilterenin de bu tür tekneler yapmasını arzu ediyordu.

İngiliz Donanmasının baş gemi ustaları olan Christopher ve Peter Pett, Mary’i incelemek aynı tip tekneler yapmak üzere görevlendirildiler. Christopher Pett, Kral 2.Charles için 16,7m boyundaki Catherine’i, Peter Pett ise kralın kardeşi York Dükü için 17.00m boyundaki Anne’i inşa ettiler. 

Bir sene sonra Hollanda’dan 16,5m boyundaki Bezan’ın gelişiyle, İngilterenin yat filosu dört tekneye ulaştı. 

Kral 2.Charles kendi döneminde 14 adet yat inşa ettirdi. 

Mary vs Anne, Times nehri boyunca Greenwich ve Gravesend arasında spor amaçlı ilk yat yarışını gerçekleştirdiler.


Tarihin İlk Yat Kulüpleri 

1720’de İrlanda’da Water Club of York Kuruldu,
1815’de Cowes’da tarihteki ilk Yat Kulübü olan The Yacht Club kuruldu
1820’de bu Kulüp The Royal yacht Club adını aldı ve Kraliyet Kulübü oldu
1826’da ilk geniş kapsamlı ve bir kupa ödülü için yapılan yat yarışı Cowes Regatta düzenlendi
1829’da İngiltere sınırları dışındaki ilk kulüp olan Royal Gibraltar Yacht Club, Cebelitarık’da  kuruldu.
1830’da ise İngiltere dışında Avrupa’daki ilk yat kulübü Royal Swedish Yacht Club İsveç’de kuruldu
1844’de ise Amerika’da New York Yacht Club kuruldu.    
Yatçılık tarihte iki döneme ayrılır;
1600’den 1815’de İlk yat Kulübünün Kurulmasına kadar olan Dönem ve 1815’den Günümüze kadar olan Dönem.

TAKİP EDİP YORUM YAPARSANIZ SEVİNİRİM SAĞLIKLA KALIN :)




















Yorumlar