Tarih boyunca, deniz araçları,
insanların bir yerden başka bir yere gitmesine, yük taşımasına veya savaşmasına
yardımcı olmuştur. Zamanla hız ve güç ihtiyacı artmış, kürek veya rüzgar gücü
yetersiz olmuştur. Teknolojik ilerlemeler ile daha büyük, dayanıklı, yüksek
kapasiteli ve hızlı gemiler inşa edilmiş ve makineler ile donatılmıştır.
Bu makineler önce buhar gücü ile dönen
bir çark ya da pervaneyi döndürüyor bu şekilde gereken hareket sağlanıyordu. Bu
gemi makinelerinin ilk zamanlarda katı yakıt olarak odun ve kömür kullanılmıştır.
İlerleyen dönemde petrolün insan
hayatında daha çok yer alması ile petrol türevi yakıtlar (fuel oil, diesel oil,
benzin, motorin) kullanan buhar makineleri, içten yanmalı makineler ve
türbinler kullanılmaya başlanmıştır.
Yine teknolojinin zamanla ilerlemesi
yeni yakıt türlerinin ve yeni tip makinelerin kullanımını arttırmış, böylece
hidrojen, doğal gaz ya da sıvılaştırılmış petrol gazı yakıt olarak kullanılmaya
başlamıştır.
Günümüzde sıvı yakıt kullanımı yaygın
olmakla beraber, gaz yakıtlı makinelerin de kullanımı yaygınlaşmaktadır ve elektrikli
motorların, lityum pillerin, hidrojen destekli tahrik sistemlerinin gelişimi
sürmektedir.
KÜREK
Belirlenen mürettebatın veya kölelerin çeşitli tip gemilerde (kadırga vb.)
geminin sancak ve iskele bölümlerinde oluşan grupların, sürekli bir şekilde
tempoyla dalgalara karşı kürek çekmesidir. Ulaşımın en zahmetli olan tipi
kürekli tekneler ve gemilerdir.
Kadırgalar, yelkensiz (sonraları basit yelkenli) olup 144 civarında kürekçi ve 100 civarında savaşçı barındıran, insan gücüyle hareket eden ve kıyıya bağımlı hareket icra eden tekneler olarak binlerce yıl kullanılmıştır.
KADIRGA
YELKEN
İnsanoğlunun ateşten ve tekerlekten sonraki en büyük keşfi, doğanın
büyük gücü rüzgardan faydalanarak araçları hareket ettiren, günümüze kadar
gelişimini sürdürmüş ve gelecekte de sürdürecek olan yelkendir. Havada uçan
balonu, denizdeki yelkenli gemiyi, buz üzerinde kayan aracı, değirmeni çeviren
kanatları hareket ettiren rüzgar, asırlar boyunca insanlığa yardımcı olmuştur.
Medeniyetin gelişmesinde yelkenlilerin rolü ilk sıralardadır.
Rüzgar gücünün etkisi ile şişip, ait oldukları araçları bulundukları
yerden uzaklara taşımaya yarayan yelkenler, önceleri sazlardan örülerek veya
deri parçaların birbirine dikilerek imal edilmekteydi. Tarihte bilinen en eski
yelken Mısır’da yetişen papirüs bitkisinin liflerinin dokunması ile elde
edilen, bir çeşit hasırdır. Fenikelilerin (M.Ö 4000- M.Ö 64) ham iplikten
dokunmuş yelkenler kullanıldığı biliniyor. Bez yelkenlerin üretim teknolojisi
asırlar boyunca çok az değişikliğe uğrayarak günümüze kadar gelmiştir. Bugün
hala birçok klasik yat, mısır pamuğundan dokunmuş yelkenleri tercih etmektedir.
2. Dünya Savaşı’ndan sonra tüm yaşantımızın her köşesinde karşımıza
çıkan çeşitli malzemelerle tanıştık. Bunlardan biri olan ve dokuma sanayinde Dakron adı altında üretilen kumaşlar
bir anda tüm yelkenli teknelerin armalarında yerlerini aldılar. Eski bez
yelkenlerin olumsuzluklarına karşın dakron iplikli kumaşın sağlamlığı, suya
karşı olan direnci, ideal esnekliği ve renkliliği bu malzemeyi yelken
imalatının vazgeçilmez unsuru haline getirdi.
80’li yıllardan sonra uzay araçlarında kullanılan ileri teknoloji sayesinde ortaya çıkan çeşitli sentetik malzemeler ile karışmasından elde edilen yelkenlerde artık yarış yatlarının donanımlarında yerlerini aldılar.
ARMA TİPLERİ
BUHARLI GEMİLER
19. yüzyıl, yelkenli gemilerle başlamış, kömüre dayalı buharlılarla
devam etmiş ve petrole dayalı makineli gemilerle sonra ermiştir. Görüldüğü gibi
kullanılan yakıtta büyük değişim yaşanmıştır. Kömür yerine petrolün
kullanılmaya başlanması gemilerdeki hacim sorununun çözümüne katkı sağlamıştır.
19. yüzyılda teknolojide meydana gelen baş döndürücü değişimi aşağıdaki
gibi özetlemek mümkündür:
-Gemi tiplerinde büyük değişim
yaşanmıştır. Kalyondan, stimli gemiye, sonra zırhlı, daha sonra torpidobota
geçilmiş ve yeni yüzyıl dretnotla karşılanmıştır.
-Yakıt olarak yüzyılın
başında rüzgar kullanılıyorken, yüzyılın ortasında kömür ve yüzyıl biterken
petrol kullanılmıştır.
-İtici güç olarak yüzyılın
başında yelken kullanılırken yüzyılın ortasından itibaren pervane kullanılmaya
başlanmıştır.
-Tahrik sistemi olarak
yüzyılın başında rüzgar kullanılıyorken ortasında stim, sonunda motor
kullanılmıştır.
-Materyal olarak yüzyılın
başında ahşap kullanılırken yüzyılın ikinci yarısının başlarında zırhlıya
geçilmiş ve 19. Yüzyıl metal gemilerle son bulmuştur.
-Sürpriz etkisi açısından
değerlendirildiğinde su üstü gemilerinin yanında denizaltı, mayın ve torpido
eklenmiştir.
19. yüzyıl boyunca gemi teknolojisinde yaşanan değişim donanmaların
maliyetini, etkinliğini, gücünü, erişilebildiği mesafeyi, intikal ettirebildiği
gücü, denizlerin kontrolünü, ticareti, savaşların şiddetini velhasıl ‘deniz
gücünü’ doğrudan etkilemiştir. Dolayısıyla bu değişim tersanelerin yapısını ve
lojistik ihtiyaçları da değişikliğe uğratmıştır. Ahşap kullanımına uygun olarak
inşa edilip, düzenleme yapılan tersaneler metal ve gemi makinelerine göre
yeniden düzenlenmiştir. Buna bağlı olarak da donanma için ihtiyaç makine
tipleri ve bunlar için gerekli olan ara ve ana ürünlere duyulan ihtiyaç
artmıştır.
İnsan Gücünden Buhar Gücüne Geçiş
Kadırgalar yerlerini insan gücünün doğrudan hareket ettirmediği ancak
yönlendirmek için yine de gerekli olduğu, rüzgara bağımlı kalyonların dönemine
bırakmışlardır. Kalyon dönemi kadırga dönemi kadar uzun sürmemiş ve 16.
yüzyıldan 19. yüzyıl ortalarına kadar devam etmiştir.
Buhar Gücünün Deniz Araçlarında Kullanılması
Buhar enerjisinin başlangıcı olarak 1606’da Napolili Gioavanni Battista della Porta’nın
yaptığı deney kabul edilir. Battista, yaptığı deney sayesinde stimle basınç
oluşturabileceğine ve bunun harekete vesile olabileceğini ispat etmiştir.
Fransız Denis Papin 1690’da ilk
stimli pistonu yapmıştır. 1698’de Kaptan Thomas Savery buharla çalışan tulumba
yapmıştır. 1705’te (bazı kaynaklarda 1712 olarak gösterilir) Thomas Newcomen
ilk pompa motorunu yapmıştır.
John Fitch 1787’de ABD’nin ilk buharlı teknesini yapmıştır.
Dünyanın rüzgar ve kas gücü dışında bir enerjiyle hareket eden ilk gemisiyse
1801 yılında İskoçya’da yapılmış olan Chralotte
Dundas adlı istimbottur. W.Symington’ın İngiltere’de 1802’de yaptığı, 12
beygir gücündeki yeni buharlı teknesi de önemli bir aşamadır. Efektif manada
kullanılan ilk ticari istimbotsa Robert Fulton’un Clermont’udur (1807). 1812’de Henry Bell, Avrupa’da düzenli sefer
yapan ilk vapur olan Comet’i
yapmıştır.
İlk Buharlı Gemi ve Mucidi:
Robert Fulton
1801
yılında İskoçya’da yapılmış olan
Chralotte Dundas
İlk Ticari
İstimbot
Robert
Fulton’un Clermont
1812’de
Henry Bell, Avrupa’da düzenli sefer yapan ilk vapur olan Comet’i yapmıştır.
Esas köklü değişim Robert Fulton’un 1814’te inşa edilen Demologos’uyla
başlamıştır. İlk buharlı savaş gemisi olan Demologos’a, New York Limanı’nı
İngilizlere karşı korumak vazifesi verilmiştir.
Bu bir dubaydı ve padıl pervaneyle (çark) hareket ediyordu. Boyu 59
metre, ağrılığı 2.475 ton olan bu platform 5 mil sürat yapıyordu. 1815’te Fulton ölünce , onun Demologos adını verdiği gemisi Fulton olarak anıldı. 1821’de makinesi
ve silahları sökülerek liman hizmetlerine alındı ve 1829’da cephane
patlamasıyla parçalanıp battı. Bu katamaran teknenin çarkları ortadaydı ve bu
merkezi çark sisteminden verim alınamayınca sonra yapılan vapurlarda çarklar
yan tarafa alındı.
Robert
Fulton’un 1814’te inşa ettirdiği Demologos
Başlangıçta İngiliz Donanması stimli gemilere karşı tutumluydu bunun
sebebi ise padılların çok yer kaplaması ve gemiler gereken miktarda silah
taşıyamıyordu.
Ayrıca herhangi bir çatışmada çarkı isabet alacak bir geminin harp
dışında kalacak olması da koru ve endişeye sebep olmuştur.
İngiliz bahriyesinin ilk stimli harp gemisi 1822’de denize indirilen HMS Comet’tir
HMS
COMET
İlk pervaneli vapur Archimedes 1838’de
İngiltere’de denize indirildi.
İlk
pervaneli vapur Archimedes
Stimli gemilerde de ilk başlardaki problem stimin gücünün düşüklüğü ve
dolayısıyla düşük sürat olmuştur. Ayrıca stim üretmek için kömür taşıma
gerekliliği ve bunun kapladığı yer ayrı bir mesele olarak ortaya çıkmıştır.
Böyle olunca gemilerin kömür ikmal edecekleri limanların gerekliliği ortaya
çıkmıştır.
Aynı şey çektiriden kalyona geçişte de yaşanmıştır. Yelken ve rüzgara
bağımlı kalmak büyük bir dezavantaj olarak görülmüştür. İnsanlar başlangıçta
rüzgara güvenmemişlerdir. Bu yüzden kürekten yelkene geçiş uzun sürmüş ve uzun
süre kürek ile yelken birlikte kullanılmıştır.
19. yüzyıl buhar yüzyılıydı. Buharlı gemilerin gücü sayesinde uzak
mesafe, daha çok yük ve insan götürülebiliyordu. Buharlı gemilerin sağladığı
manevra kolaylığı ve sürat, harp taktiklerini de etkilemiştir.
1. Dünya Savaşı’na gelindiğinde ve ondan sonraki dönemde gemilerde
kullanılan buhar ile ilk başlarda kullanılan buhar ve onun basıncı, kazancı,
etkisi ve bir buhar gemisinin sürati arasında çok büyük farklılıklar
bulunmaktadır. Gemilerin sürati 30 mili geçmiştir. Aynı zamanda buhar gücüyle
hareket eden küçük gemiler de yapılmıştır. Buharlı gemilerin büyük olanı
zırhlılar, küçük olanları ve çokça tercih edilenleri de torpidobotlardı.
Ancak stimli savaş gemileri ilk olarak Yunanlar tarafından Osmanlı’ya karşı 1827’de İngiliz bir komutanla kullanılan 400 tonluk Karteria isimli gemi ve sonra Fransızlar tarafınfan Cezayir’de 1830’da kullanılmıştır. Fransa Cezayir’e saldırırken Fransız donanmasında 10 stimli gemi varıdr. Bu on gemi dünya tarihine, bir deniz harbinde kullanılan ilk stimli gemi filosu olarak geçmiştir.
Karteria
Osmanlı’da ilk buharlı gemi 1828’de Sultan 2. Mahmud (1809-1839)
döneminde satın alındı. İsmi de Swift’ti.
Önce Sürat daha sonra Buğu ismi verildi. Osmanlı donanmasının
silahlı ilk buharlı gemisiyse İngiltere’den 1829’da satın alınan Hytlon Joliffe (Osmanlı donanmasında
ismi Sagri ) olmuştur.
Osmanlı
İmparatorluğunun İlk Buharlı Gemisi Buğu
Buharlı gemilerin ilkleri İngiliz tersanelerinde yapılmış ve
donanmaların çoğu, Osmanlı dahil, bu tekneleri İngiltere’den almışlardır. ABD
ile 1830 tarihinde yapılan antlaşma bir sonucu olarak ABD’li mühendisler Türk
gemi inşa sanayiine katkıda bulunmuşlar ve bunun sonuçlarından biri olarak
Aynalıkavak’ta Amerikalı gemi inşa mühendisi John Reeves gözetiminde 1837’de
yapılan Eser-i Hayr Türkiye’de inşa
edilen ilk stimli gemi olmuştur.
Eser-i
Hayr Türkiye’de inşa edilen ilk stimli gemi
1830’ların sonunda Osmanlı donanmasında altı adet (üçü Türkiye’de
yapıldı) stimli gemi mevcuttu. Bu gemilerin kazan kazan aksamı ile kazancı
personeli İngiltere’den gelmiştir.
2. Mahmud’un vefatından sonra ABD ile anlaşmazlıklar olmuştur ve hazır
gemi alımı için İngiltere’ye bağımlı hale gelinmiştir.
19. yüzyılın ortalarında Osmanlı donanması çeşitli büyüklükte 74 parça
gemiden oluşuyordur. Bunlar üç ambarlı kalyon, iki ambarlı kalyon, fırkateyn,
korvet, brik, kotra, gulet ve çeşitli harp gemilerinden oluşmaktaydı. En
büyüğünün yaklaşık 900 personeli ve 130 civarında topu bulunmaktaydı. Bu
donanmada altı tane de buharlı harp gemisi mevcuttu.
Türbinli gemiler
Pistonlu buhar makinelerinde daha fazla gelişme
gerçekleştirilemeyeceğine inanıldığı sırada, buharlı türbin, gemi güdümünde
önemli bir gelişmeyi gerçekleştirmeyi başardı. İngiliz mühendisi Sir Charles Algernon Parsons, 1884′te
türbin güdümlü bir dinamo bulduktan sonra (bunlardan 200′ü geminin ışık
sistemlerine enerji vermek için kullanılıyordu), dikkatini geminin hareket
sistemlerini güçlendirmeye yöneltti. İlk türbin güdümlü teknesi Tarbinio, 1897′de İngiliz donanmasının
önünden saatte 34 deniz mili hızla geçerek Amirallik Dairesi’nin büyük ilgisini
çekti ve çok geçmeden buluşu destroyerler gibi küçük savaş gemilerinde
benimsendi. 1905′te “dretnot” adı
verilen yeni ve daha büyük savaş gemilerine de takılıp, daha sonra bütün savaş
gemilerinin vazgeçilmez hareket ettirici yürütme gücü oldu. Türbin güdümlü ilk
ticaret gemisi (1901) olan King Edward
adlı küçük İngiliz posta gemisi, İskoçya’da sefere koyularak saatte 20 deniz
mili hız yapmayı başardı. Cunard’ın
Carmania , buhar türbinli ilk okyanus gemisi oldu (1904). Gene Cunard
şirketinin Lusitania ve Mauritania (bu ikincisi, yaklaşık
çeyrek yüzyıl Atlas okyanusunda sefer yapan en hızlı gemi olarak kaldı),
Parsons türbinleriyle donatıldılar. Çok geçmeden de Parsons türbinleri, okyanus
aşırı sefer yapan bütün yolcu gemilerine takıldı.
Kömür ateşi çağında, buharlı türbin yüksek hızlı bir
gemiyi çalıştırmak için en üstün nitelikli araçtı; ama karşılıklı hareket, üç
pistonlu motor kadar ekonomik değildi. Yakıt olarak petrolün kömürün yerini
alması, sonuçta bu durumu değiştirdi. Rudolf
Diesel’in, dizel motorunun patentini 1892′de almasından sonra, küçük Hollanda
tankeri Vulcanus, 1910′da dizel
motorlu ilk ticaret gemisi oldu.
Vulcanus
20. yüzyıl’ın ilk yılları, denizcilik tarihinde iki çağın
çakıştığı bir dönemdir: Herhangi bir büyük limanın kıyı şeridinde hâlâ uzun
direkli ve çapraz serenli yelkenliler ile buharlı gemilerin duman kümelerinin
ve bacalarının birbirine karıştığı görülüyordu. Hemen her tür geminin, gerek
yelkenli, gerek buhar gücüne dayanan çeşitleri vardı. Römorkör ve liman römorku
gibi bazılarıysa, yalnızca buharlı yapılıyordu. Ayrıca, bir denizcinin ustalığı
hâlâ yelkenli konusundaki bilgisiyle ölçülmekteydi. Cunard denizyolları daha elli
yıl süreyle, yelkenli gemilerde çalışmış kaptanlara öncelik tanıyacaktı. Bunun
nedenlerinden biri büyük bir buharlı geminin gövdesine çarpan dalgaların ve
rüzgârların hareketini anlayıp ona göre davranmanın, bir yelkenli teknede
karşılaşılan durumlar kadar güç olmasıydı. Bu yüzden, özellikle fırtınalı
durumlarda, buhar gücüyle çalışan büyük gemileri yönetmek için yelkenlide
kazanılmış ustalık çok değerliydi.
20. yüzyıl’ın ilk otuz yılı geride kaldığında, Batı
ticaret gemilerinin filolarında artık yelkenli tekneler görülmez oldu. 1960
yıllarının sonlarında, bütün ticaret gemilerinin yaklaşık %60′ı dizel motorlu,
%30′u buhar türbinliydi; yalnızca %10′unda hâlâ eski alternatif hareketli
buharlı makineler kullanılıyordu. Bu arada, petrol aşağı yukarı orta yakıt
haline gelmişti (bununla birlikte, günümüzde hâlâ az sayıda büyük gemi kömür
kullanmayı sürdürmektedir).
Hidrojen
Dünyanın
İlk Hidrojen Tahrikli Gemisi ‘Energy Observer’
Energy Observer herhangi bir sera gazı veya partikül salımı olmayan ilk
otonom hidrojen gemi olarak dikkat çekiyor. Geleceğin elektrik tahrikli gemisi,
yenilenebilir enerji ve deniz suyundan hidrojen üreten karbonsuz bir sisteme
sahip.
Hidrojen, Energy Observer’da çok önemli bir yere sahip ve Toyota da bu
sebeple bu projenin içerisinde yer alıyor. Gemiye özel olarak üretilen batarya
çözümüyle önemli bir ağırlık tasarrufu sağlandı. Enerji depolama imkanının
olmasıyla karada ve denizde, enerji tedariki sorununun önüne geçiliyor.
2017’de Fransa’da yolculuğuna başlayan gemi, şu anda Akdeniz’de 2019’da
Kuzey Avrupa’da olacak. Energy Observer, Olimpiyat Oyunları için 2020’de
Tokyo’da olmayı hedefliyor.
Toyota, son 20 yıldır hidrojen teknolojisine öncülük ediyor. Kapsamlı
testlerle birlikte hidrojenin pratik bir yakıt alternatifi olması için
çalışıyor. Hidrojen, hızlı yakıt dolumuna, yüksek menzile ve emisyonsuz sürüşe
imkan veriyor.
Elektrik Motrlu Tekneler
Motorlu tekneler için daha az zararlı ve daha sürdürülebilir bir
geleceğin yolunu açan, özellikle hibrit ve güneş enerjisi olmak üzere
teknolojidir. Hiçbir denizci, bu kadar zevk aldığı çevreye zarar vermek
istemez ve denizde bol miktarda bulunan temiz enerji kaynaklarını kucaklamak,
suya ve atmosfere salınan zararlı toksin miktarını sınırlamanın kesin bir
yoludur.
Denizde sınırsız bir kaynak hangi doğal
kaynaktır? Güneş. Güneş teknolojisi son yıllarda büyük ölçüde gelişti
ve daha erişilebilir, daha ucuz ve daha sürdürülebilir hale geldi. Çoğu
tekne sahibinin teknelerini iyi havalarda kullanmayı tercih edeceği
düşünüldüğünde, bir tekneye güneş panellerinin eklenmesi mantıklı bir çözümdür.
Hibrit itiş gücü, daha sürdürülebilir bir geleceğe giden yolu açan başka
bir yoldur. Güneş panellerine benzer şekilde, pil teknolojisi de büyük bir
hızla arttı ve bunun için otomotiv endüstrisine bir teşekkür borcu
var. Dünyanın en büyük şirketlerinden bazılarının otomobillerimizi
elektriklendirme çabası, tekne dünyasında kullanılabilecek altyapı ve akü
yeteneklerine önemli bir yatırım anlamına geliyor.
Bu iki teknolojik gelişme elektrik motorları ile birleştirilirse, sonuç,
sadece içten yanmalı motorlara eşdeğer çevreye karşı çok daha nazik olmakla
kalmayıp, aynı zamanda gemide bulunanlar için de çok daha keyifli bir güneş /
elektrikli araç olacaktır. Elektrik motorları çalıştıklarında etkin bir
şekilde sessizdir, bu nedenle varış ve çıkışlarda sessiz demirlemeler huzur
içinde yapılabilir ve aynı şey bir limana girip çıkmak için de söylenebilir.
Bir itme aracı sağlamanın yanı sıra, güneş enerjisi tesisatı, ister buzdolabı / dondurucu, ister gemideki aydınlatma ve hatta klima olsun, teknenin ev ekipmanını çalıştırmak için de kullanılabilir. Teknenin iç sistemlerini çalıştırmak için motorları döndürmeye veya gürültülü, kirletici bir jeneratörü çalıştırmaya gerek yok.
İNSTAGRAM SAYFAM https://www.instagram.com/denizlerdendenizlere/
Yorumlar
Yorum Gönder